Çocuk ve Çevre
ANNE-BABA-ÇOCUK VE ÇEVRE ETKİLEŞİMİ

Bir bebek dünyaya getirdiğinizde, başka hiçbir meslekte benzeri görülmemiş, haftada yedi gün yirmi dört saat süren bir işi üstlenmiş olursunuz. Üstelik bir de buna “mutlu, sorumluluk sahibi, başarılı, üretici, iyi bir yurttaş ve evlat” yetiştirme sorumluluğu da eklenmiştir. Bundan daha zor ve özveri isteyen başka bir iş yoktur. Anne-babalar bu işi yerine getirebilmek için bir çok beceriyi bir arada öğrenmek zorunda kalırlar. Biraz psikoloji, biraz beslenme, biraz fizyoloji, biraz öğretmenlik...vs. derken, çevremizde de anne-babaların bu konuda destek alabilecekleri yer sayısının da az oluşuyla, kafalar iyice karışır. Günümüzde her türlü meslek için bir eğitim sürecinden geçmek (en azından çıraklık dönemi) gerektirirken anne-babalık çocuk doğduğu andan itibaren aniden (!) hiçbir deneyim olmadan üstlendiğimiz bir iştir.




Görev bir gün ansızın başlamıştır. Geriye dönüş yoktur ve bu size yepyeni roller getirir. Ancak bu roller ebeveynlerin kimi zaman insan olduklarını unutmalarına, her şeyi mükemmel (!) yapma arzusuna kapılmalarına, toplum tarafından anne-babalara biçilen role göre davranmalarına neden olur. Onlar anne-babadırlar ve öyle yapmalıdırlar. (!) Bu durum bazen gerçekten şanssız sonuçlar doğurmaktadır. Anne-baba da olsak insani kusurlara sahip, duyguları kişisel sınırları olan bireyler olduğumuzu unutmamak gerekir. Anne-baba her koşulda doğruyu yapan, sınırsız hoşgörüye sahip, her zaman tutarlı, özverili, koşulsuz sevgi veren kişi olarak düşünülmektedir. Böyle mükemmel bir insan tipi var mıdır? Elbette hayır. Burada önemli, olan mükemmel anne-baba olmak değil, çocukla kurduğumuz ilişkinin kalitesidir.



Bebek doğduğu anda anne ile daha yakın bir temas içindedir. Birçok baba gerek fiziksel, gerekse duygusal yönden, bebeğe zarar vermekten korktukları için ondan daha uzak kalırlar. Bazı annelerin aşırı korumacı tutumları da babaların bu davranışlarını etkiler. Ancak babaların bebeklerden uzak duruşları, ikisi arasında oluşacak sıcak, yakın bağların kurulmasını engeller. Bu da baba-çocuk arasındaki ilişkiye olumsuz bir başlangıçtır. Çocuğun babasıyla olan ilişkisi, özellikle yaşamının ilk beş yılı içerisinde annesiyle olan ilişkisinden sonraki en büyük ve önemli bağdır. Babalık da çocuk doğduğu andan itibaren başlar. Ancak çoğu baba ancak bebek belli bir yaşa geldikten sonra babalığı anlar. Anneler bebek bakımını nasıl öğreniyor ve yapıyorsa, babalar da öğrenebilir. Anne ve baba bebeğin altının değiştirilmesi, mama yedirilmesi, yıkanması..vb. konularda etkin olarak yerini almalıdır. Anne-baba-çocuk etkileşiminde olumlu ilişkilerin temeli bebeklik döneminde atılır ve bu dönem bir daha geri gelmez. Bu nedenle babalar da anneler kadar çocuğun gelişimi, bakımı ve eğitiminde rol almalıdır. Temel ihtiyaçları karşılanan bebek, anne babasıyla yakın, sıcak bir ilişki kurabilmişse, bu onun diğer insanlarla da olumlu ilişkiler kurabilmesine yardımcı olacaktır.



Anne-baba arasında çocuğun yetiştirilmesi konusunda zaman zaman farklı bakış açıları olmaktadır. Bu da çeşitli tartışmaların çıkmasına neden olabilir. Farklı kişilik yapılarında olan insanların bazı olaylara farklı bakmaları elbette ki kaçınılmaz olacaktır. Ancak anne-babanın sürekli bir biçimde çocuğa ikilem yaşatacak tavırları, çocuğun sevilmediğini, istenmediğini hissetmesine, güvensizlik duymasına, çıkan tartışmaların onun yüzünden olduğunu düşünerek suçluluk hissetmesine neden olur. Anne ve baba temel konularda nasıl bir yol izleneceği konusunda ortak bir bakış açısına ulaşmaya gayret etmelidir. Çıkan sorunlarda çocuğun da karar sürecine katılmasıyla ortak çözüm yolları aranmalı, herkesi mutlu edebilecek bir öneriyle sorunlar giderilmeye çalışılmalıdır. Ebeveynler, çocuğun olgunlaşmasına, hayatı anlamasına, kendini ifade etmeyi öğrenmesine yardımcı ve rehber olacak kişilerdir. Hiçbir biçimde onların “sahibi” değildirler. Çocuk, ebeveyninin önderliğinde yaşamı öğrenir ve kendi kişiliğini oluşturur. Hepimizin anne babamızdan farklı kişiliğimiz, değer yargılarımız ve yaşam hakkında değişik bakış açılarımız vardır. Çocuğumuzun da bizimle örtüşmeyen düşünceleri olacaktır. Burada karşılıklı saygıyı kaybetmeden sevgiye dayalı bir ilişki kurmak gereklidir. Eleştiri, baskı, ceza çocuk-ebeveyn ilişkisini zedeler. Çocuk güven duymak ister. İstenmeyen davranışı olsa bile çocuğunuzu “kabul ederek onu sevdiğinizi” hissettirmeniz gerekir. Çocuğa “senin bu davranışını onaylamıyorum ama seni kabul ediyor ve seviyorum” mesajını vermeniz olumlu ilişki kurulmasında temel oluşturacaktır.



Çocuğun gelişiminde anne-babanın yanında, bakıcı, büyükanne, büyükbaba, teyze, hala ..vb. kişiler de rol alır. Çocuğun etrafında göreceği bu kişilerin, özellikle de bakımını da üstleniyorsa önemi çok büyüktür. Bir çocuk neyi yapması, neyi yapmaması gerektiğini, kendisinden beklenenleri net bir biçimde duymalı ve bunları öğrenmelidir. Kuralsız bir yaşam mümkün değildir. Her şeyin bir kuralı ve sırası vardır. Ancak bu kuralları koyarken çocuk da bu sürecin içine dahil edilmelidir. Ve seçim hakkı sunulmalıdır. Ancak bu seçim hakkını sunarken dikkat edilmesi gereken durumlar söz konusudur. Kuralsızlık ve “sınırsız seçim hakkı” çocukta yaratıcılığı geliştirse bile, güvensizlik, bencillik, kontrolsüzlük yaratır. Bunun tersi olarak da başkaları tarafından konan kurallara kayıtsız şartsız uymak zorunda bırakılan çocuklarda pasif kişilik yapısı veya tam tersi asilik, öc alma hissi oluşabilir. Bunun için “sınırlı” seçim hakkı sunarak, (yani seçenekleri sınırlandırarak örn. Ne istersen yapabilirsin anlayışı yerine iki veya üç seçenek hazırlayarak bunlardan istediğini seçerek yapabilirsin) çocuğu karar verme sürecine dahil etmek yararlı olacaktır. Çocuk ile ilgilenen diğer kişilerin de ebeveyn ile ortak bakış açısına sahip olması önemlidir. Eğer bu konuda çocuğunuzun bakımında rol üstlenen kişilerle ciddi zıtlıklar oluşuyorsa, mutlaka o kişilerle konuşma yoluna gidin. Çocuğun gelişiminde direk rol alan kişilerle ortak bir bakış açısı belirleyin ve bunların uygulanmasında kararlı olun.



Çocuğunuzun arada bir iletişimde bulunduğu insanlar da olacaktır. (Büyükanne, dede, hala teyze vb.) Bu kişilerle aranızda anlaşmazlıkların mutlaka olacağını kabul edin. Bazı durumlarda esnek davranın. Çocuk farklı evlerde veya farklı kişilere nasıl davranılacağını anlar ve ona göre davranabilir. Yapılan davranışın sizin için ne kadar önemli olduğunu saptayın. Eğer sizin anlayışınıza çok ters bir durum yaratıyorsa bunu o kişilerle mutlaka konuşun. (Örn. Çocuğun yanında sigara içmek sizin için çok önemli bir konuysa o kişilere bunu yapmamaları gerektiğini söylemekten çekinmeyin. Ancak bazı konularda serbestlik tanımanızda da sakınca olmayacaktır. Çocuk evde farklı başka yerde farklı bir uygulamayı kabul ederek uyum sağlayacaktır.)



Çocuk sahibi olduğunuzda, siz istemesenizde çevrenizden “çocuğunuza nasıl bakmanız gerektiği” konusunda bir sürü tavsiye alacaksınız. Büyükler, arkadaşlar, psikologlar, öğretmenler hatta markette karşılaştığınız kişiler size bir sürü öneride bulunacaklardır. Bunları duyduğunuzda bu kişilerle çatışmaya girmek size bir şey kazandırmayacaktır. Kuşaklar arası çatışmaları ve gerginliği arttırmanın yararı da yoktur. Üstelik bu öneriler kötü bir niyetle söylenmemektedir. Size gelen önerilerin size uyduğunu hissettiğiniz taraflarını alabilir ve diğerlerini hiç söylenmemiş gibi unutabilirsiniz. Özellikle aile büyükleri sizi bu konuda zorlayabilir. Burada çocuk için istediğiniz şey hakkında neler hissettiğinizi, ne için bunu yaptığınızı sakin ve mantıklı bir şekilde onlarla paylaşın. Ve eşinizle birlikte kararlı bir şekilde, dışarıdan gelecek müdahalelere göğüs gerin. Anne babalar çocuk eğitimi konusunda öğrenmeye açık olmalı, çeşitli kaynakları araştırarak okumalı, çevresindeki kişilerin deneyimlerini de paylaşmalıdır. Ancak bu konuda neyin size uygun neyin değil olduğuna siz karar vereceksiniz. Yapılan önerinin sizin çocuğunuza uygun olup olmadığını zaten çocuğun tavırlarından rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Uzmanların yardımına başvurmaktan çekinmeyin. Bilim ilerledikçe eğitimde de farklı bakış açıları gelişmekte ve bir çok inanış ve uygulama değişmektedir. Anne baba bunları takip ederek kendisine bir yol çizebilir. Ancak tüm bunların yanında önemli olan çocuğun sevgiyi hissetmesi, güven duyması, kendini doğru biçimde ifade edebilecek rahatlığı sizde hissetmesi ve sizi anlayabilmesidir. Olumlu iletişimin temeli kurulduktan sonra diğer konular rahatlıkla konuşularak çözümlenecektir. Hata yapmak kaçınılmazdır ancak hatanın telafisi önemlidir.

 

ATATÜRK
 
SAAT
 
GOOGLE
 
GÜNÜN SÖZÜ
 
DUYURU PANOSU
 

www.e-abc.tr.gg

sitemizden bir çok link bulunmaktadır.Türkçe konuları Roman özetleri

-----www.e-abc-----

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol